Derken bu Pollyanna denen yavrucak çıkmış gelmiş bir gün. Bu
yavrucak hem öksüz hem yetimmiş. Ama öte yandan o kadar güler yüzlü ve mutluluk
doluymuş ki, yaşam enerjisi fışkırırmış baktığı her yerden. Tabi Pollyanna’ nın
gelmesiyle dedikodu ortamlarının konusu birden Polly teyzeden yeğenine kaymış,
zira herkes bu nemrut kadının, bu sevimli kızla nasıl başa çıkacağını görmek
için pür dikkat kesilmiş. Büyük büyük ninemle Eleanor teyzemin daha sonraları
birbirlerine yazdıkları mektuplardan anlaşıldığı üzere sonucunu görmeleri de
pek uzun sürmemiş aslına bakarsanız: küçük kızın uydurduğu “Mutluluk Oyunu” bir
salgın gibi herkese ve her yere yayılmış. Öyle ki, komşu kadınlar apartman
günlerinde filancanın kızı da filancanın oğluyla kaçmış diye dedikodu yaparken,
bir diğeri de çıkmış “aman olsun, en azından şuna kaçmamış” gibisinden
yorumlarda bulunmuş. E öyle olunca ne olmuş; dedikodular azalmış, kadınlar
toplanıp toplanıp tek kelime etmez olmuşlar. Ne de olsa söyleyecekleri her
şeyde bir iyi taraf bulunur, biri bir diğerini o olumlu yanıt ile mat ediverir
korkusuyla birbirlerini süzüp durmuşlar.
Polyanna’ dan sonra ne olmuş bilen yok. Büyük ninem vatana
dönmüş, bağlantı kopmuş zira. Ama bana göre nasıl devam ettiği bariz ortada.
Ninemin vatana dönmesiyle konu Türkiye’ ye taşınmış olmalı. Konu komşu, akraba,
eş dost derken, devlet büyükleri duymuşlar. Düşünmüşler taşınmışlar. Demişler
ki biz bunu kullanalım. Derken meydanlarda bağırmaya başlamışlar: Mukadderat!
- 301 kişi öldü Sayın Profesör
- Ya kaçakçılık yaparken ölselerdi?! ...
Bu mutluluk oyunu pek bir hoşlarına gitmiş olmalı ki yıllar
boyu uygulamış, bu oyunda ustalaşmışlar. Gel zaman git zaman, artık kitleler
tarafından kanıksandığında; kimse adı mutluluk olan, ama gram mutluluk vermeyen
bu oyunun mağduru olduğunu anlamamış bile.
Bu profesyonellik karşısında yeri gelmiş milletvekili
olmadıklarına sevinmişler hatta, öyle ya, ya maazallah milletvekili olsalarmış da
ay sonunu zor getirselermiş? Ya da daha kötüsü: koca bir maden sahibi olup da
gelirsiz kalsalarmış?
Mağdur olana üzülmüş, ellerindeki üç kuruşa sevinmişler. Böyle
böyle bugünlere gelmişler.
Şimdi bu oyunu bitirmek için ellerinde bir şans var.
Değerlendirebilecekler mi dersiniz?
KK
05.06.2015